Hrant Dink 19 Ocak 2007 tarihinde öldürüldü. Cinayet sonrasında yürütülen çeşitli soruşturmalar cinayetin nasıl, kimler tarafından, kimlerin verdiği emir ve talimatlar kapsamında gerçekleştirildiğini ve cinayetin örüntülerini bütünlüklü olarak ortaya çıkarabilecek nitelikte olmadı. Cinayetle ilgileri olabileceği konusunda ciddi ve kuvvetli şüpheler bulunan kamu görevlileri, haklarında soruşturma yapılması izni verilmeyerek idari süreçlerde korundu, kollandı. Aynı koruma mekanizması, yürütülen savcılık soruşturmalarında da uzun süre (ve bazı şüpheliler bakımından hala) geçerli oldu.
Cinayetten sonraki 10 yıl boyunca sadece cinayetten çeşitli derecelerde sorumlu tutulan 20 sivil kişi hakkında açılan dava devam etti. 2007/428 esas numarasını taşıyan bu davanın ilk duruşması İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 Temmuz 2007 tarihinde yapıldı. Beş yıl süren yargılamada; Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ogün Samast, Tuncay Uzundal, Zeynel Abidin Yavuz, Ersin Yolcu, Ahmet İskender, Mustafa Öztürk, Yaşar Cihan, Halis Egemen, Salih Hacısalihoğlu, Erbil Susaman, Veysel Toprak, Numan Şişman, İrfan Özkan, Şenol Akduman, Osman Alpay, Alper Esirgemez, Coşkun İğci ve Osman Hayal sanık olarak yer aldı. Ogün Samast ile ilgili dava, sanık 18 yaşını doldurmadığı gerekçesiyle ayrılarak İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Ogün Samast bu mahkeme tarafından Dink cinayetini işlediği ve ruhsatsız silah bulundurduğu gerekçesiyle 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı, cezası Yargıtay tarafından 21 Mart 2012 tarihinde onaylanarak kesinleşti.
Diğer 19 sanıkla ilgili yargılama sonunda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, cinayetin bir örgüt kapsamında işlenmediğine karar verdi ve sadece üç sanık hakkında hapis cezası verdi. Diğer sanıkların tamamı ise beraat etti. Yasin Hayal, cinayeti azmettirmekten Ahmet İskender ve Ersin Yolcu ise cinayete yardım etmekten 12 yıl 6'şar ay ceza aldılar. Bu karar, Yargıtay tarafından cinayetin örgütsel faaliyet kapsamında işlenmiş olduğu yönünde araştırma yapılması gerektiği saptamasıyla 13 Mayıs 2013 tarihinde bozuldu. Bozma kararı üzerine yeniden yargılama başladı.
Bütün bu süreçler boyunca yargılama devam ederken Dink ailesinin avukatları çok sayıda hukuksal girişimde bulundu. Soruşturma izni verilmemesi, kovuşturmaya yer olmadığı şeklindeki kararlara itiraz edildi. İtirazların reddi, beraat kararları ya da uygun cezalar verilmemesi yönündeki kararların temyizi gibi gerek idare mahkemeleri gerekse de Sulh Ceza Mahkemeleri, Ağır Ceza Mahkemeleri, Yargıtay, Danıştay, AİHM, AYM gibi makamlar nezdinde çok sayıda yargısal başvuruda bulundular. Cinayetten bugüne kadar geçen 12 yıllık süre boyunca yapılan başvuruların bazıları üst üste yürüyen yargısal süreçler doğurdu.Bu konudaki önemli etapların ayrıntılı analizini incelemek için tıklayınız.
Yargıtay’ın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını bozduğu ve bazı sanıkların yeniden yargılanmaya başladığı dönemde bu hukuksal süreçlerden bazıları arka arkaya sonuç verdi. AİHM’in verdiği ihlal kararı ve Dink ailesi avukatları tarafından uzun yıllardır yapılan başvurular sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir kısım kamu görevlileri hakkında çeşitli etaplarda dava açılmasına karar verdi. Zorlu bir hukuksal mücadelenin ürünü olarak peyderpey açılan bu davalar daha önce Yargıtay’ın yukarda özetlenen bozma kararı üzerine görülmekte olan dava ile birleştirildi.
Yargılama toplam 85 sanık için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde 2016/32 Esas sayılı ana dava üzerinden devam etti.
Ana davada Dink cinayetini işleyen örgüt kapsamında yargılanan kamu görevlisi sanıklar, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, Samsun İl Emniyet Müdürlüğü, Samsun İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinden oluşuyordu. Daha sonradan bu davaya Fethullah Gülen, firari savcı Zekeriya Öz ve gazeteci Ercan Gün de eklendi.
İstanbul İl Vilayet görevlileri ve MİT görevlileri hakkında şu ana dek dava açılmadı; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Yılmaz, Ergun Güngör, Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Oktay Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 43 kişi hakkında "Kovuşturmaya Yer Olmadığına" karar verdi. Dink ailesi avukatları bu karara itiraz etti, itirazları ilgili Sulh Ceza Mahkemesi tarafından reddedildi. Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 2016/10296 numaralı başvuru halen incelenmeyi bekliyor.
Kamu görevlisi sanıklar hakkında ana dava kapsamında düzenlenen iddianamede Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisine cinayetin işlenmesinden önce sahip oldukları halde İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin koruma tedbirlerini almadığı, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin cinayeti planlayan örgüte operasyon yapmadığı, EGM İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin ise koruma tedbirlerinin alınması ve operasyon yapılması sürecini organize etmediği, cinayetin işlenmesinden sonra gerçeğe aykırı belge düzenledikleri belirtildi ve bu gerekçelerle devlet görevlilerine Türk Ceza Kanunu m.82 [Kasten Öldürme], TCK m.83 [Kasten Öldürmenin Hareketsiz Kalınarak İşlenmesi], TCK m.204 [Resmi Belgede Sahtecilik], TCK m.205 [Resmi Belgeyi Bozmak, Yok Etmek veya Gizlemek], TCK m.220 [Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak], TCK m.314/1 – TCK m.314/2 [Silahlı Örgüt Kurmak veya Yönetmek, Silahlı Örgüte Üye Olmak] Terörle Mücadele Kanunu m.5, TCK m.257 [Görevi Kötüye Kullanmak] olmak üzere çeşitli suçlamalar yöneltildi. Davanın sivil sanıkları olan Fethullah Gülen, savcı Zekeriya Öz ve gazeteci Ercan Gün hakkında hazırlanan iddianamede ise Dink cinayetinin, “Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak başka bir düzen getirmek için başlangıç eylemi olduğu" belirtildi.
Davanın 18-19-20-21 Aralık 2018 tarihinde devam edilen duruşmalarında iki jandarma görevlisinin daha tahliye edilmesiyle tutuklu kalan sanık sayısı 4'e düştü. 12-13-14 Mart 2019 tarihli duruşmada iki tutuklu sanığın daha tahliyesine karar verildiyse de savcılık bu karara itiraz etti. İtirazı kabul eden mahkeme sanıkların tutuklu yargılanmalarına devam edilmesine karar verdi. 11-12-13 Haziran 2019 tarihli duruşmada mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tahliye taleplerini reddetti. 9 sanık hakkındaki bazı suçların zaman aşımı süresinin dolması ihtimaline karşı dosyanın ayrılmasına karar verdi. Ayrıca cinayet gününe ait Agos Gazetesi çevresindeki güvenlik kameraları görüntülerinin iyileştirilmesi ve dosyadaki şüphelilerle eşleştirilmesinin yapılabilmesi için görüntülerin TUBİTAK’a gönderilmesine karar verdi. Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin yürütülen 85 sanıklı davadan ayrılan, aralarında tetikçi ve azmettiricilerin olduğu dokuz sanıklı dosya 2019/128 esas numarasıyla devam etti ve 17 Temmuz 2019 günü karara bağlandı. Kararını açıklayan mahkeme Yasin Hayal’e 7 yıl 6 ay, Erhan Tuncel’e toplam 99 yıl 6 ay, Ogün Samast’a 2 yıl 6 ay, Zeynel Abidin Yavuz’a 14 yıl 22 gün, Ersin Yolcu’ya 1 yıl 10 ay 15 gün, Tuncay Uzundal’a 16 yıl 10 ay 15 gün, Ahmet İskender’e 1 yıl 10 ay 15 gün ceza verdi, Salih Hacısalihoğlu ve Osman Hayal’in beraatine hükmetti. Erhan Tuncel’in Trabzon’da 2004’teki McDonald’s bombalaması eyleminde altı kişiyi “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan toplam 78 yıl, Hrant Dink cinayeti eyleminde “tasarlayarak kasten öldürmeye yardım etme” suçundan 18 yıl, “suç işlemek için kurulan silahlı örgüte üye olma” suçundan 2 yıl 6 ay, “mala zarar verme” suçundan 1 yıl hapsine ve tutuklanmasına karar verildi.
Türkiye’nin Ottawa Büyükelçiliği İçişleri Müşaviri olan, cinayet istihbaratı geldiği dönemde İstihbarat Daire Başkanlığı Daire Başkan Yardımcısı olan Necmettin Emre, açılan ek celseyle 31 Temmuz 2019 tarihindeki duruşmada tanık olarak dinlendi. Necmettin Emre ifadesinde 17 Şubat 2016’da Trabzon Emniyet Müdürlüğü’nden İstihbarat Daire Başkanlığı’na gönderilen cinayet istihbaratına ilişkin F4 raporunu görmediğini, Yılmazer’in 18 Şubat’ta yola çıktığı için söz konusu tarihte görevde olduğunu, görev yerinden erken ayrıldıysa sorumluluğun onda olduğunu söyledi. Ayrıca, Dink’in kamuoyuna yansıyan beyanlarını bildiğini ama öldürüleceğini bilmediğini söyleyen Necmettin Emre, böylesi bir istihbarat geldiğinde ilgili İstihbarat Şube Müdürü’nün bilgiyi gönderdiği İl İstihbarat Şube Müdürü’nü mutlaka araması gerektiğini, çalışma yapıp bu bilgileri ilgili şubeye göndermesi gerektiğini sözlerine ekledi. Mahkeme, tüm tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.
4-5-6 Eylül 2019 tarihlerinde görülen duruşmanın ilk gününde dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör, SEGBİS aracılığıyla tanık olarak ifade verdi. Hrant Dink ile kendi odasında yapılan görüşmede bulunan MİT görevlilerini akrabası olarak tanıttığını söyledi. İkinci gün, cinayet esnasında Dink'in uğradığı Akbank Şubesi'nin müdürü Hamza Bülent İlkehan tanık olarak dinlendi. 19 Ocak 2007 gününe ait önemli delilerden biri olan olay yerini gören Akbank Pangaltı Şubesi'nin güvenlik kameralarının öğleden önceki kısmı bulunamıyordu. İlkehan, cinayet günü 7-8 kere farklı sivil polislere güvenlik kameralarının görüntülerini verdiğini, polislerin tutanak imzalamaktan kaçındıklarını, yalnızca bir defa tutanak imzalandığını söyledi. Duruşmanın son gününde, tutuklu sanık Ercan Gün hakkında "FETÖ" üyeliği iddiasıyla yeni bir iddianame düzenlendi. Mahkeme tutuklu sanıkların tahliye taleplerini reddetti.
26 Kasım 2019 tarihli duruşmada, dönemin Trabzon Jandarma Görevlileri Hasan Gözalan ve Uğur Erdoğan ile Eski İstanbul Güvenlik Şube Müdürü Yunus Dolar; 27 Kasım 2025 günü devam eden duruşmada dönemin Samsun Emniyet Müdürü Mustafa İlhan, dönemin Samsun Emniyet Müdür Yardımcısı Sebahattin Artun, cinayet olduğunda Samsun Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde yüzbaşı olan Mustafa Kuraş ile cinayet gerçekleştiğinde Samsun Jandarma’sında Albay rütbeli komutan yardımcısı olan Fuat Kömürcü; 28 Kasım günü ise eski Samsun Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Fikri Yalman, cinayet döneminde Samsun Emniyeti İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı olan İsmail Hakkı Günay tanık olarak dinlendi.
Fikri Yalman, Ogün Samast yakalandığında çekim yapılması talimatını kendisinin verdiğini söyledi. Çekimi Emniyet arşivlerinde kalması için istediklerini, görüntüleri basınla kendilerinin paylaşmadığını beyan etti. Güçlüoğlu ise Jandarmanın çektiği görüntülerin müfettişler gelene kadar basına sızdırılmadığını iddia etti. Daha sonra dinlenen Kuraş ise görüntülerin, Samast’ın “Türk bayrağı olmazsa konuşmam” demesi üzerine talimatla çekildiğini söyledi. Bunun üzerine Dink Ailesi avukatlarından Av. Hakan Bakırcıoğlu “Fotoğraflar çekilmeden önce zaten mütalaa yapılmıştı. İfadelerde bu var. Arkadaşlarının isimlerini söylemiş. Bu durumda fotoğrafların sırf Samast’ın Türk bayrağıyla görünmesi için çekildiği düşünülebilir mi?” şeklinde bir soru yöneltti. Ancak sorusu yanıtsız kaldı.
18, 19 ve 20 Şubat 2020 tarihlerinde görülen duruşmada, tutuklu sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale ve Ercan Gün’ün bir kısım tanık beyanlarının halen tamamlanmamış olması nedeniyle tutukluluk hallerinin devamına; aralarında Fetullah Gülen’in de bulunduğu 13 sanığın yakalamalı emirlerinin infazının beklenmesine; sanık Ali Öz’ün “Konutu terk etmemek” şeklindeki tedbirinin kaldırılmasına, yurtdışına çıkış yasağının devamına ve her haftanın pazar günü ikametine en yakın karakola imza vermesine karar verildi. Bakırcıoğlu’nun tüm telefon görüşmelerinin yeniden dinlenmesi talebini reddeden mahkeme, MİT’çilerin dinlenmesine ilişkin talebe dair bir karar vermedi.
7, 8 ve 9 Temmuz 2020 tarihlerinde görülen duruşma haftasında, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar veren mahkemeye heyeti ayrıca, MİT Müsteşarlığının izin vermesi durumunda MİT İstanbul Bölge Başkanı Ahmet Köksoy’un tanık olarak dinlenmesine; tanıklar Erhan Evren, İrfan Özkan, Mustafa Sabri Şahin, Zeki Erdem, Recep Güven, Şenol Çinar, Yüksel Sezer, Kubilay Tümen, Nedim Zengin, Ahmet Gökpınar, Akif İkbal, Ayhan Falakalı, İbrahim Şevki Eldivan ve Engin Yılmaz’ın dinlenmesine yer olmadığına; Ali Öz ve Okan Şimşek’in adli kontrol tedbirini ayda bir imzaya çevrilmesine karar verdi.
16 Eylül 2020 tarihli, Akın Gürlek’in başkanlık ettiği ve 1 saat süren duruşmada mahkeme MİT İstanbul Bölge Başkanı Ahmet Köksoy'u da dinlenmekten vazgeçti. Heyet, Dink ailesi avukatlarının MİT görevlileri Hüseyin Kubilay Günay ile toplantıya katılan Handan Selçuk ve Özel Yılmaz’ın dinlenmesine yönelik talebini de “Söz konusu taleplerin yargılamaya bir katkı sağlamayacak olması, daha önce mahkememizce belirtilen tanıkların dinlenme taleplerinin reddine karar verilmiş olması, yargılamanın geldiği aşama dikkate alınarak..” gerekçesiyle kabul etmedi. Mahkeme esas hakkında mütalaanın hazırlanması için dosyayı Savcılığa gönderdi.
15 Aralık 2020 tarihli duruşmadan bir gün önce savcı Muhammed İkbal Anar esas hakkında mütalaasını açıkladı ve bir kısım sanıklar için beraat, bir kısım sanıklar için “FETÖ üyeliği”, bir kısım için “FETÖ yöneticiliği” ve bir kısmı içinse “görevi ihmal” suçlamalarından ceza istedi. Dink ailesi avukatlarından Av. Hakan Bakırcıoğlu davanın dört yıl sürdüğünü hatırlatarak mütalaaya karşı beyanda bulunmak için 2-2,5 aylık bir hazırlanma süresi talep etti. Ancak, Akın Gürlek’in başkanlık ettiği mahkeme heyeti Dink ailesi avukatlarına esas hakkında mütalaaya ilişkin beyanda bulunmak için 2 gün süre verdi. 17 Aralık 2020 günü devam eden duruşmada Dink Ailesi avukatları esas hakkında mütalaaya dair beyanda bulunduktan sonra sanıkların savunmalarına başlandı. Savcının hakkında beraat istediği sanıkların avukatları da mütalaaya katıldıklarını açıkladı.
Davanın 22, 23 ve 24 Aralık 2020, 6 ve 8 Ocak 2021, 11 ve 15 Ocak 2021, 20, 22 ve 27 Ocak 2021 ve 1, 3 ve 10 Şubat 2021 tarihlerinde görülen duruşmalarında sanıkların savunmaları tamamlandı.
10 Şubat 2021 tarihli duruşmada sanık savunmalarından sonra Dink Ailesi vekilleri de esas hakkında beyanda bulundu. Av. Emel Atatürk, Av. Hakan Bakırcıoğlu, Av. Hülya Deveci, Hrant Dink cinayetine giden süreçte yaşananları anlattı. Hrant Dink’e yönelik linç sürecini örgütleyenler hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediğini ve cinayete giden süreçte yer alan kişilerin cinayet ile bağlarını açığa çıkartmaya yönelik soruşturmanın derinleştirilmediğine dikkat çektiler. Dink’e yönelik ‘tehdit atmosferi’ni anımsatan avukatlar, Yasin Hayal’in 2004’te Trabzon’daki Mc Donalds şubesine gerçekleştirdiği eylemi de hatırlatarak, Hayal'in Hrant Dink’in öldüreceği somut bilgisi bulunmasına rağmen cinayeti işleyecek örgüte cinayet öncesi operasyon yapılması sürecinin organize edilmediğini vurguladı. Cinayetin devletin güvenlik ve istihbarat birimlerinin yanı sıra üst düzey tüm kurumlarının bilgisi dahilinde cinayetin gerçekleştiğini dile getiren avukatlar, cinayetin işlenmesinin olanaklı hale getirildiğini anlattı.
5 Mart 2021 günü görülen duruşmada mahkemenin karar vermesi bekleniyordu, fakat üye hakim Ferhat Şahin'in kalp ameliyatı geçirdiği için duruşmaya katılamaması nedeniyle 26 Mart 2021’e ertelendi.
26 Mart 2021 günü gerçekleşen karar duruşmasında 37 kamu görevlisi beraat ederken, 4’ü müebbet, 2’si de ağırlaştırılmış müebbet olmak üzere 26 sanığa çeşitli sürelerde hapis cezaları verildi. 13 sanığın dosyası ise tefrik edildi. Dink Ailesi ve avukatları yargılamanın kendilerini de kamuoyunu da ikna etmediğini, Hrant Dink'in katledilmesi sürecinde etkili olan tüm mekanizma açığa çıkarılana kadar hukuk mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini belirtti.
Mahkeme, emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Faruk Sarı hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Davanın tetikçi ve azmettiricileri Zeynel Abidin Yavuz, Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ersin Yolcu, Ahmet İskender, Tuncay Uzundal ve Ogün Samast hakkında da “silahlı terör örgütüne üye olmak” iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti. Mahkemenin suç duyurusu, Mart 2023’te açılacak davaya dayanak olacaktı, ancak hukukçular bu davanın tetikçi ve azmettiriciler açısından zamanaşımıyla sonuçlanabileceği uyarısında bulunmuştu.
09 Haziran 2022 tarihinde AİHM, 2012/54508 numaralı Dink Ailesinin MİT görevlileri hakkındaki soruşturmanın zamanaşımına uğramasının devletin yaşam hakkının soruşturma usul yükümlülüğüne aykırı olduğu nedeniyle yapılan başvuruya dair karar verdi. Hükümet 4 Ocak 2022 tarihinde tek taraflı deklarasyonla MİT görevlilerine karşı başlatılan soruşturmanın zamanaşımına uğramasının yaşam hakkını düzenleyen sözleşmenin 2. maddesinin usuli yükümlülüklerini karşılamadığını kabul ederek başvuruculara tazminat ödenmesi karşılığında davanın kayıttan düşürülmesini talep etti, 2 Şubat 2022 tarihinde başvurucular tek taraflı deklarasyonu kabul etmediklerini bildirdiyse de AİHM tek taraflı deklarasyonun koşullarını uygun bularak Dink ailesine 6000 euro tazminatın ödenmesine ve başvurunun kayıttan düşürülmesine karar verdi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 21 Haziran 2023 tarihinde, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 26 Mart 2021 tarih ve 2016/32 esas, 2021/56 karar sayılı kararına dair 78 sanıktan 62’sine yönelik temyiz incelemesi yaptı ve kararı 15 sanık yönünden bozdu.
Haklarındaki hükmün bozulması sebebiyle yeniden yargılanan kamu görevlilerinin ilk duruşması 1 Kasım 2023 tarihinde görüldü. Yargıtay'ın bozma kararına uyulmasına karar verilerek yargılama yeniden başladı. Cumhurbaşkanlığı da “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçu yönünden zarar görme ihtimali bulunduğundan katılma talebinde bulundu ve kabul edildi. Bir kısım sanığın tutukluluk hallerinin devamına ve mütalaasını hazırlaması için dosyanın savcılığa gönderilmesine karar verildi. 15 Kasım 2023 tarihinde ise 16 yıl 10 aydır cezaevinde bulunan tetikçi Ogün Samast tahliye edildi.
Yargıtay’ın haklarındaki hükmü bozması üzerinde kamu görevlilerinin yeniden yargılandığı davanın hükmü 7 Şubat 2025 tarihli duruşmada açıklandı. Sanıkların bir kısmının “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan müebbet hapis cezası, bir kısmının “tasarlayarak öldürme”, “tasarlayarak öldürmeye yardım”, “terör örgütüne üye olma” suçlarından çeşitli hapis cezaları ile mahkumiyetine karar verildi.
11 Sanıklı Yeni Bir Dava
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 26 Mart 2021 tarihli hükmünde suç duyurusunda bulunulmasına karar verdiği kişilerle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Mart 2023’te iddianame hazırladı. İddianamede bu kişilerin dışında kamu görevlilerinin yargılandığı davada tanık olarak yer alan dönemin Trabzon Terörle Mücadele Şubesinde görevli komiser yardımcısı Adem Sağlam ile firari olan şube müdürü Yahya Öztürk de yer alıyordu. Savcılık, iki şüpheliye “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “kasten öldürmeye neden olmak” ve "silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlarını yöneltti. Diğer şüpheliler Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Faruk Sarı “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”, tetikçi ve azmettiriciler de “silahlı terör örgütü adına suç işleme” iddiasıyla yargılanacaktı. 11 şüpheliyle ilgili iddianame 3 Nisan 2023’te İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi ve ilk duruşmanın 14 Haziran 2023’te görülmesine karar verildi.
14 Haziran 2023’te görülen ilk duruşmada Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in avukatları “silahlı terör örgütü adına suç işleme” suçlaması yönünden zamanaşımı süresi dolduğunu söyleyerek davanın düşürülmesini talep etti. Mahkeme, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazı yazarak 2005’ten itibaren istihbaratın elde ettiği bilgilerin diğer birimlerle paylaşılmasıyla ilgili bir uygulama olup olmadığının sorulmasına karar verdi. Ayrıca Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne 2005-2006-2007 arasında Trabzon istihbaratının cinayet ve hazırlığıyla ilgili bilgileri diğer şubeler ve özellikle TEM Şube Müdürlüğüyle paylaşıp paylaşmadığının sorulmasına hükmedildi. Bir sonraki duruşmanın 20 Eylül 2023’te yapılması kararlaştırıldı.
20 Eylül 2023’te zamanaşımı ihtimali gölgesinde başlayan davanın ikinci duruşması yapıldı. Mahkeme, davanın tek tutuklu sanığı Adem Sağlam’ın yurtdışı çıkış yasağı ve karakola imza verme şartıyla tahliye edilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşmanın 6 Aralık 2023’te yapılmasına hükmedildi.
Zamanaşımı gölgesinde başlayan davanın üçüncü duruşması 6 Aralık 2023’te yapıldı. Duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılan Ogün Samast, iddianamenin o gün tebliğ edildiğini, savunmasını yapmak için süre talep ettiğini belirtti. Mahkeme başkanı da bu talebi kabul ederek "Duruşmadan ayrılabilirsin" dedi. Samast, bunun üzerine SEGBİS bağlantısından ayrıldı. Samast'ın savunmasının bir sonraki duruşmada alınmasına karar veren mahkeme yurt dışına çıkışını da yasakladı. Bir sonraki duruşmanın 6 Mart 2024’te yapılmasına karar verildi.
6 Mart 2024’te yeni davanın üçüncü duruşması görüldü. Samast, bu duruşmaya da Trabzon’dan SEGBİS bağlantısıyla katıldı. Eski ifadelerini hatırlamadığını ama onları tekrar ettiğini söyleyen Samast, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’in isimlerini cinayetin tasarı aşamasında Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’den duyduğunu iddia etti. Samast’a uygulanan adli kontrol şartlarının devamına karar veren mahkeme, bir sonraki duruşmanın 29 Mayıs 2024’te yapılmasına hükmetti.
29 Mayıs 2024’te yapılan dördüncü duruşmada sanık Erhan Tuncel, kamu görevlilerin yargılandığı davada hakkında beraat kararı verilen Ankara Emniyet Müdürü Engin Dinç ile ilgili “Onun işlediği suç nedeniyle biz yargılanıyoruz” diyerek Dinç’in tanık olarak dinlenmesini talep etti. Talebi reddeden mahkeme, mütalaanın hazırlanması için dosyayı savcılığa gönderdi. Bir sonraki duruşmanın 12 Haziran 2024’te yapılmasına karar verdi.
12 Haziran 2024’te davanın beşinci duruşması yapıldı. Duruşmada savcılığın davayla ilgili esas hakkındaki mütalaası açıklandı. Mütalaada, eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek’in “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması istendi. Firari sanıklar Faruk Sarı ve Yahya Öztürk’ün dosyalarının ayrılması talep edilirken, Adem Sağlam’ın “ihmali davranışla kasten öldürme” ve “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlarından beraati, “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan ise cezalandırılması istendi. Bir sonraki duruşmanın 16 Ekim 2024’te yapılmasına karar verildi.
16 Ekim 2024'te yapılan altıncı duruşmada sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarının alınmasından sonra hükmün açıklanması bekleniyordu, ancak sanık Ali Fuat Yılmazer’in mazeretli olması sebebiyle beyanı alınamadı. Bu nedenle duruşma 10 Ocak 2025 tarihine ertelendi.
10 Ocak 2025’te görülen yedinci duruşmada hüküm açıklandı. Mahkeme heyeti, Samast, Hayal ve Tuncel'in aralarında bulunduğu toplam yedi sanık hakkındaki davayı zamanaşımı gerekçesiyle düşürdü. Yılmazer ve Akyürek'i ise "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan müebbet hapse çarptırdı. Adem Sağlam "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl 10 ay hapse çarptırılırken, firari sanıklar Faruk Sarı ve Yahya Öztürk'ün dosyalarının da ayrılmasına karar verildi.